JAPONYADAKİ TSUNAMİ FELAKETİ TÜRKİYE`YE DEPREMİ HATIRLATTI
11 Mart 2011 tarihinde Türkiye saati ile 07:46‘da Japonya‘nın kuzeydoğu kıyısında 8.9 büyüklüğünde mega bir deprem meydana gelmiştir. Depremin merkez üssü Tokyo‘nun 370 km. kuzeydoğusu olarak belirlenmiştir. Yerin 24 km. altında meydana gelen deprem sonrasında oluşan dev tsunamı dalgaları merkez üssü yakınındaki sahilde bulunan araçların sularla sürüklenmesine, binaların yıkılmasına ve yangınlara neden olmuştur.
Japonya‘da meydana gelen bu deprem Marmara Depreminden 50 ile 60 kat daha büyük bir depremdir. Deprem Kuzey Amerika ve Pasifik plaka sınırında dalma-batma zonunda meydana gelmiştir. Pasifik levhası Kuzey Amerika levhasına doğru yılda 82 mm. hareket etmektedir. Deprem Okyanus tabanında çok uzun bir fay hattında ters fay üzerinde 10 m. lik bir yer değiştirmeye neden olmuştur.
USGS ( Amerika Jeolojik Araştırma Markezi ), depremden sonra yaptığı odak mekanizması çözümleri sonucu depremin dalma-batma zonundaki bindirme faylarından kaynaklandığını açıklamıştır.
Japonya‘daki depremler genelde düşey atımlı faylar üzerinde oluşmaktadır. Düşey atımlı faylar deprem sonrası tsunamı meydana getirmektedir. Dünyadaki plaka hareketleri birbirini etkiliyebilmektedir. Alp-Himalaya kuşağında yer alan Ülkemiz, Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı ve Batı Anadolu Horst-Graben sistemi ve çok sayıda diri fayın etkisi altındadır. Türkiye aynı plaka üzerinde olmadığından bu depremin Ülkemizi tetikleyiciğini düşünmüyoruz.
Japonya‘daki tsunamı felaketi Türkiye‘ye deprem gerçeğini bir kere daha hatırlatmıştır. Deprem birinci gündem maddesi olmuştur. Topraklarının %93‘ü, nüfusunun %98‘i sanayi kuruluşlarının %98‘i deprem bölgeleri içinde yer alan, barajlarının %95‘i bu tehlikeli hat üzerinde bulunan ülkemiz depremle iç içe yaşamaktadır.
Deprem zararlarını azaltacak halkımızın içini rahatlatacak, geleceğe güvenle bakabilmesini sağlayacak adımlar atılmalıdır. Deprem güvenli konut üretimi konusunda yerel ve merkezi yönetimler üstüne düşen görevi yapmalı Kentsel Dönüşüm projelerine hız vermelidirler. Yapı Denetim alanı Kamu denetiminden çıkarılarak özel sektöre devredilmiş, denetleyen ve denetlenen arasındaki ticari ilşki gerçek bir denetimi imkansız kılarken Yapı Denetim eskisinden dahada denetimsiz bir hale getirilmiştir. Yeni bir Yapı Denetim Yasası çıkarılmalıdır.Mevcut yapı stoğunu inceleyerek yapılar güçlendirilmeli yeni yerleşim alanları oluşturulmalıdır.
Aktif deprem kuşağında bulunan ve deprem riski altında yaşayan ülkemizde öncelikli yapılacak işler;
- Yasa dışı yapılanmanın önüne geçilmeli, bilimsel normlara dayalı yerseçimi yapılmalıdır.
- Bilm ve teknoloji gereklerini yerine getirilmeli, niteliksiz yapı üretimi engellenmelidir.
- Kentsel Dönüşüm projelerinde mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetlerine önem verilmelidir.
- Yeni bir Yapı Denetim Yasası çıkarılmalıdır.
- Kurumlar arasında eşgüdümü sağlayacak kısa, orta, ve uzun vadeli hedef ve ilkeleri ortaya koyacak stratejik deprem planı hazırlanmalıdır.
- İmar planlarına altlık teşkil eden jeofizik-jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim alanları belirlenmemelidir.Parsel ve ada bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir. Tüm belediyelerimizde mühendislik sismolojisi-jeofiziği yapılmamış zemin etüt raporları kabul edilmemelidir.
Doğanın bir gerçeği olan depremler önlenemez ancak alınacak bilimsel önlemler, bilinçli eğitim ve planlı yerleşim deprem zararlarını azaltabilir.
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak Ülkemizin deprem gerçeğini unutmayacağız unutturmayacağız.
Saygılarımızla
TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
XIII. DÖNEM YÖNETİM KURULU