DEPREM BEKLENEN YERDEN VURDU YİNE BEKLENENLER OLDU
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre, yerel saat ile 13:41:21‘de, Van ili, Tabanlı Köyü‘nde moment büyüklüğü Mw=7.2 olan şiddetli bir deprem meydana gelmiştir. Depremin episantrı; Özkaymak ve Kumluca yerleşim yerlerinin ortasında, Ocaklı-Gedikbulak köyleri yakınlarıdır. Deprem özellikle Van ve ilçeleri, Bitlis, Muş, Batman ve İran-Türkiye sınırında kuvvetlice hissedilmiştir. Bilindiği gibi Van ili ve ilçeleri 1. ve 2. Derece Deprem Bölgesi içindedir. Deprem ağırlıklı olarak Van‘ın Erciş ilçesinde olmak üzere, Van merkez ve Bitlis şehir merkezlerinde can ve mal kaybına neden olmuştur.
29 gün önce Ml=5.4 büyüklüğünde Erzincan-Kemah merkezli orta büyüklükte bir deprem meydana gelmişti. Şimdi ise, Van‘da büyük bir deprem meydana geldi. Bu da Ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu bir kez ortaya koymuştur. Aynı zamanda büyük bir maddi hasara neden olan bu depremde birçok vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Daha önceki depremlerde de olduğu gibi şimdi de depremin büyüklüğüne ilişkin tartışmalar yaşandı. Tartışmalar depremin büyüklüğü üzerine değil, öncesinde, esnasında ve sonrasında alınacak olan önlemler üzerine olmalıdır. İlgili kurumlar enerjilerini bu konuda harcamalıdır.
Van ve çevresinde beklenen afetlere yönelik zarar azaltma ve hazırlık çalışmalarına öncelik verilseydi, bu depremin neden olduğu hasar ve can kayıpları, kuşkusuz ki daha hafif atlatılabilecekti. Kaldı ki ülkemiz coğrafyası her an bu büyüklükte bir depremle karşı karşıya kalma riskine sahipken neden hala hazırlıksız yakalanıyoruz. 2009 yılından sonra yapılan yasal düzenlemelerle risk yönetimine geçilmesi hedeflenirken yaşanan olaylar çok da yol alamadığımızı göstermektedir. Tüm gelişmiş ülkeler zarar azaltma faaliyetlerine öncelik verirken, biz hala risk yönetmek yerine bir doğa olayının afete dönüşmesinden sonra KRİZİ yönetmeye çalışıyoruz. Afeti yönetmeye aday olanlar afet öncesinde yapmadıklarını fark edercesine depremden hemen sonra afet bölgesine giderek yara sarma politikalarını uygulamaktadırlar.
- Peki, ya ölenler, onları nasıl geri getireceğiz?
- Neden önceden riskleri belirleyip, planlarınızı yapıp, zarar azaltma çalışmalarına ağırlık vermediniz?
- Afet risklerinin ve zarar azaltma çalışmalarının daha önceden yapılmış olması gerekliydi, yapılamaz mıydı? Neden yapılamadı?
Bu soruların cevabı; Ülkemizdeki afet risk yönetimi ve mevcut mevzuatın uygulanması esnasında ki eksikliklerde gizlidir.
Peki nedir bu risk belirleme ve azaltma çalışmaları; Mevcut ve olası yerleşim alanlarında deprem ve diğer afet zararlarını en aza indirgemek ve uygun arazi kullanımını sağlamak amacıyla, bölgesel olarak mikrobölgeleme etütleri yapmak, yapı stokunun sağlıklı şekilde tespit edilmesi, Afet acil eylem planının güncel ve kullanılabilir olması sağlanmalıdır. Afet zararlarını en aza indirgemek ve uygun arazi kullanımını sağlamak amacıyla, jeolojik ve jeoteknik etüt rapor çalışmaları yüzeysel olarak değil, bölgenin de 1. ve 2. deprem bölgeleri kuşağında yer aldığı düşünülerek, detaylı olarak, uygun formatta (Format-3,4) hazırlanması gerekmektedir.
Daha da önemlisi yapı ruhsatı eki olan statik projelerin hazırlanmasına esas zemin etüt (jeoteknik etüt) raporları 2008 yılında yayımlanan "Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği‘ne" uygun olarak hazırlanmalı ve bu Yönetmelik gereği dinamik esneklik dirençleri ve yerin dayanımı, taşıma gücü, yer altı suyu varlığı, yer altı yapısı, deprem bölgelemesi, yer kırıklarının hareketleri, oturma, sıvılaşma ve yer kaymalarının boyutları gibi fiziki özellikleri Jeofizik Mühendislerince belirlenmelidir.
Bakanlıkça yayınlanmış ilgili mevzuata ve bilimce ispatlanmış çalışmalara uygun olmayan zemin etüt raporları dikkate alındığı sürece bu tür depremler her zaman afete dönüşecektir.
TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
XIII. DÖNEM YÖNETİM KURULU