0107 MART DEPREM HAFTASI
Depremler ve doğal afetler dünyamızın kaçınılmaz bir gerçeğidir. Toplumda deprem bilincinin oluşması ve deprem öncesi sırası ve sonrası hazırlıklı olunması, deprem tehlikesinin kamuoyunun gündeminde kalması amacıyla her yıl 01-07 Mart tarihleri arası Deprem Haftası olarak kutlanmaktadır.
Deprem Bölgeleri Haritasına göre, yurdumuzun %92´sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95´inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98´i ve barajlarımızın %93´ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.
Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde yer almaktadır. Ne zaman nerede bir depremin olacağını kestirmek güç olsa da, her an ülkemizin herhangi bir yerinde orta büyüklükte veya yıkıcı nitelikte bir depremin olma olasılığı çok yüksektir. Orta büyüklükte meydana gelen depremlerin bile kırsal alanda bulunan yapı stokunda oldukça büyük oranda hasar meydana getirdiği gerçeği ortadadır.
Bunun nedeni; yer seçiminden yapı tasarımına, yapı üretimi ve denetimine kadar sağlıklı bir sistemin kurulmamış olmasındandır. Yer seçimi, yapı tasarımı, üretimi ve denetimi aşamalarında mühendislik biliminin, bilgisinin gerekleri tam olarak yerine getirilmediği sürece, meydana gelecek depremlerde ciddi mal ve can kayıplarının yaşanacağı unutulmamalıdır.
Deprem Ülkemiz için en büyük risk faktörlerinden biridir. Yaşanacak afetlerde deprem zararlarının azaltılmasında en önemli adım eğitimdir. Bilinçli ve afete hazır bir toplum için eğitim büyük bir önem taşımaktadır.
Depremle iç içe yaşamak zorunda olduğumuz Ülkemizde; Doğa olaylarının afete dönüşmemesi, toplumsal acıların tekrar yaşanmaması için, daha önce defalarca belirttiğimiz bazı konuları bir kez daha hatırlatmayı gerekli görüyoruz.
Unutulmamalıdır ki; geçmişte olan depremler gelecekte de olmaya devam edecektir. Büyük can ve mal kaybına neden olan yıkıcı depremlere kaynaklık etmiş Kuzey Anadolu Fay Zonu ve Doğu Anadolu Fay Zonu sessizliğini korumakta ve enerji biriktirmektedir. Dikkatler fayların civarındaki aktif zonlar üzerine ve olası İstanbul depremine yoğunlaştırılmalıdır.
İmar planına altlık teşkil edecek jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim yerleri belirlenmemeli ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir.
Riskli alanlar imara açılmamalıdır. Bilimsel normlara dayalı yer seçimi yapılmalıdır. Niteliksiz yapı üretimi engellenmelidir.
Yer seçiminde ve yapılaşmada zemin özelliklerine göre binalar yapılmalıdır.
Merkezi ve yerel idarelerde jeofizik zemin etüt raporlarının standartlara uygun yapılmasının sağlanması ve denetimi için Jeofizik Mühendisi istihdamı zorunlu hale getirilmelidir.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve Kanunun Uygulama Yönetmeliği kapsamında, mevcut binaların değerlendirilmesi, riskli bina tespitleri ve güçlendirme çalışmalarında binayı tahrip etmeden inceleyen Jeofizik Mühendisliği hizmetlerinden yararlanılmalıdır.
3194 Sayılı İmar Kanununun 8. Maddesine eklenen ı) bendi ile rapor onay vizelerinin kaldırılarak Meslek Odalarının denetleme yetkisi kaldırılmıştır. Bu düzenleme; mühendislik hizmetlerinin mesleki ve teknik esaslara ve ülke yararı doğrultusunda verilmesini engelleyici bir düzenlemedir. Kamu yararı açısından Odaların mesleki denetimini kaldıran bu değişikliğin düzeltilmesi gerekmektedir.
Kentsel değişim-dönüşüm projelerinde öncelik, afet riskinin yüksek olduğu yerlere ve göçecek binalara verilmelidir.
Depremlerin herhangi bir irade ile durdurulması mümkün değildir. Doğanın bir gerçeği olan depremler önlenemez ancak alınacak akılcı ve bilimsel önlemler, bilinçli eğitim ve planlı yerleşim ile deprem zararlarını azaltabilir. Birer doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmesi, felaket olarak yaşanması halkımızın yazgısı olamaz, olmamalıdır.
Yaşadığımız depremlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz.,
Saygılarımızla,
TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
18. Dönem Yönetim Kurulu