(+90) 312 418 82 69

jfmo@jeofizik.org.tr

Milli Müdafaa Caddesi NO:10/7

06650 Kızılay/ANKARA
MENU
<BR>18 YILINDA; 17 AĞUSTOS 1999 BÜYÜK MARMARA DEPREMİ


18 YILINDA; 17 AĞUSTOS 1999 BÜYÜK MARMARA DEPREMİ

17 Ağustos 1999 tarihinde, son yüzyılın en büyük felaketlerinden birini yaşadık. O günün sabahı yerel saatle 03:02`de Kocaeli/Gölcük merkezli Richter ölçeğine göre 7.4 Mw büyüklüğünde, yaklaşık olarak 45 saniye devam eden deprem büyük bir afet ortaya çıkardı. Binlerce insanımızın ölümüne ve yaralanmasına, milyarlarca liralık mal kaybına neden oldu. Depremden sağ kurtulanlara ise ömür boyu unutamayacakları bir acı bıraktı. Ülkemizde yaşayan uzak veya yakın her aileyi bir ölçüde etkiledi.

17 Ağustos depremi tüm Marmara Bölgesinde ve Ankara`dan İzmir`e kadar geniş bir alanda hissedildi. Resmi rakamlara göre; 17480 kişi hayatını yitirdi. 43953 kişi yaralandı ve 505 kişi de sakat kaldı. 327871 konut, 48508 işyeri, toplamda 376479 konut ve işyeri hasar gördü. 133683 bina çöktü, 600000 kişi evsiz kaldı.

Bu deprem; gerek büyüklük, gerek şiddet, gerekse sebep olduğu can ve mal kaybı ile son yüzyılın en büyük bir doğa olayı ve Türkiye`nin yakın tarihini derinden etkileyen en önemli olaylardan biridir.

Deprem sonrası bu kadar çok can ve mal kaybının olması ve yaşanan büyük acıların temel nedeni; kaçak yapılaşma, plansız kentleşme, yanlış yer seçimi kararları, mühendislik hizmetlerine yeterince önem verilmeden zemin özellikleri dikkate alınmadan konutlar, sanayi tesisleri, ulaşım alt yapıları yapılmasıdır.

Türkiye aktif bir deprem kuşağı üstünde bulunmaktadır. Ülke topraklarının, sanayisinin ve barajlarının büyük bir kısmı deprem kuşağı içinde yer almaktadır. Bir doğa olayı olan depremler geçmişte olduğu gibi gelecekte de olacaktır. Konutlarımızın %44`ü 1. Derece, %25`i 2. Derece deprem bölgesindedir.

Depremin olmasına engel olmak mümkün değildir. Ancak depremlerin doğal afete dönüşmemesi için tedbirler almak mümkündür. Depremden korunmanın en önemli parametresi,  zeminin fiziksel ve elastik özelliklerinin iyi bilinmesidir. Zemin özelliklerini belirlemek ve buna göre yapılaşmaya gitmek gerekir. Bu konular çok disiplinli mühendislik çalışmasını zorunlu kılmaktadır.

Deprem zararlarının en aza indirilmesinde, uygun yerleşim alanlarının belirlenmesi ve zemine uygun bina üretimi kadar, mevcut yapı stokunun depreme karşı dayanıklılık kontrolünün yapılarak, yapının durumuna göre güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması önem arz etmektedir. Riskli binaların taranıp tespit edilmesinde, yapıya hasar vermeden binanın  dayanıklılığını inceleyen Jeofizik Mühendisliği yöntemlerinden yararlanılmalıdır.

Jeofizik Mühendisleri; elektronik cihazlar kullanarak yapıya hiçbir zarar vermeden yapı görüntülerini çıkarmakta ve bu görüntüleri yorumlayarak yapı hakkında bilgi vermektedir.

Yasa ve Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle, Meslek Odalarının; üyelerini denetlemesi, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alması engellenmiş, üyeleri ile ilişkileri zayıflatılmıştır. Denetimsizlik nedeniyle haksız bir rekabet meydana geldiği için Mühendislik hizmetlerinde kalite düşmüştür.

Jeofizik-Jeoteknik zemin etüt raporlarının standartlara uygun yapılmasının sağlanması, raporların kontrolü ve gerekli durumlarda yerinde   denetimi için, merkezi ve yerel idarelerde Jeofizik Mühendisi istihdamı zorunlu olmalıdır.

Toplum olarak yaşanan depremleri unutuyoruz. Ancak doğa depremlerle, heyelan taşkın ve sellerle sürekli kendini hatırlatmaya devam ediyor. Türkiye bir deprem ülkesidir. Depremler her an olabiliyor. Beklenen İstanbul depremi nedeniyle başta İstanbul olmak üzere Marmara bölgesini afetlere karşı güvenli hale getirmemiz gerekiyor. Daha önce yaşadığımız acıları yaşamamak için gerekli önlemler alınmalıdır. Beklenen İstanbul depremi gerçekleştiğinde, halkımızın depremde ne yapacağı, nerelerde toplanacağı ve kullanılacak acil yollar konusunda bilinçlendirilmelidir.

Deprem, doğal bir olaydır. Deprem oluşumu önlenemez  ve engellenemez. Sağlam zeminlerde sağlam binalar yapılırsa ve önlemler önceden alınırsa yaşadığımız depremlerin yol açacağı can ve mal kayıpları azaltılabilir.  Sağlıklı ve güvenli kentleşmeler için yapı üretimi ve denetimi bilimin ve mühendisliğin yol göstericiliğinde olmalıdır.

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak 17 Ağustos`u unutmayacağız, unutturmayacağız. Yaşam hakkı, temel ve vazgeçilmez, dokunulmaz bir insan hakkıdır. Halkımızın daha iyi yerleşim alanlarında ve daha güvenli yapılarda yaşama hakkını hep savunacağız.

Yaşadığımız depremlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz.

17.08.2017

TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI

XVI. DÖNEM YÖNETİM KURULU

Okunma Sayısı: 313