
BASIN AÇIKLAMASI
Her yıl kayıplarımızı andığımız 01-07 Mart Deprem Haftası, ülkemizin deprem gerçeğiyle yüzleştiğimiz ve toplumu bilinçlendirmeyi amaçladığımız etkinliklerden biridir.
Yakın tarihimizde meydana gelen 17 Ağustos 1999 (7.4 Mw) Marmara Depremi, 12 Kasım 1999 (7.2 Mw) Düzce Depremi, 19 Mayıs 2011 (5.9 Mw) Simav Depremi, 22 Eylül 2011 (5.4 Mw) Erzincan-Kemah Depremi, 23 Ekim 2011 (7.1 Mw) Van Depremi, 09 Kasım 2011 (5.6 Mw) Van-Edremit Depremleri, 01 Ekim 2019 (5.8 Mw) İstanbul Silivri Depremi, 30 Ekim 2020 (7.0 Mw) İzmir Depremi ve 6 Şubat 2023 (7.8-7.5 Mw) Kahramanmaraş Depremleri, ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini açıkça gözler önüne sermektedir. Yaşadığımız büyük acıların, can ve mal kayıplarının ardından bu depremleri anmak, onlardan dersler çıkarmak, afetlere karşı hazırlıklı olmanın gerekliliğini vurgulamak ve dayanıklı kentler inşa etmek, bilim ve tekniğin izinden giden mühendislerin görevidir.
Türkiye, deprem riski yüksek olan ülkelerden biridir. Geçmişteki büyük depremler ve kazandığımız acı deneyimler, gelecekte de benzer felaketlerin yaşanabileceğini göstermektedir. Depremler, doğa olaylarıdır ve engellenmeleri mümkün değildir. Ancak, depreme karşı alacağımız tedbirlerle can ve mal kayıplarını en aza indirmek mümkündür. Deprem öncesinde dayanıklı yapılar inşa etmek, deprem anı ve sonrasında alınacak tedbirler, can ve mal kaybını azaltmada ciddi bir öneme sahiptir.
Depremin oluşum mekanizmalarını ve parametrelerini inceleyen, bu bilgileri kullanarak doğayı daha iyi anlamamızı sağlayan sismoloji, jeofizik mühendisliğinin önemli bir alt dalıdır. Sismoloji, depremlerin nasıl meydana geldiğini anlamamıza olanak tanır.
Jeofizik mühendisleri, depremin oluş mekanizmasının incelenmesi dışında Jeofizik yöntemler ile depreme dayanıklı yapıların tasarımında gerekli parametreleri hesaplar ve sağlam, güvenli yapıların inşasını sağlamak adına önemli veriler sunar. Jeofizik yöntemler ile yapılan çalışmalar, hem mevcut yapıların zemin durumu ile ilgili analizler yapar, hem de yeni yerleşim alanlarında zeminlerin durumunu ortaya koyar. Bu sayede, sağlıklı ve güvenli bir yapılaşma süreci yürütülebilir.
Yanlış uygulamalar, eksik politikalar ve yetersiz denetimler nedeniyle bu doğal olaylar, büyük felakete dönüşmektedir. Ancak bilimsel bilgi, doğru mühendislik uygulamaları ve teknik çözümler ile deprem öncesi ve sonrası süreçler yönetilebilir bir hale getirilebilir.
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası olarak, olası afetlerin etkilerini azaltmak dayanıklı yapıların oluşması için gerekli çalışmaları yapmayı, toplumda farkındalık oluşturmayı, diğer kamu ve kurumlar ile işbirliğini yaparak toplumu afetlere karşı hazırlıklı hale getirmeyi amaçlıyor ve toplum bilincini artırmak için çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz.
Bugüne kadar gerçekleşen depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası
20. Dönem Yönetim Kurulu