12 KASIM DÜZCE DEPREMİNİN 12 YILI UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ
Ülkemizde; 17 Ağustos 1999 saat 03.02‘de merkezi Kocaeli-Gölcük‘de 7,4 büyüklüğünde meydana gelen deprem, resmi raporlara göre 17480 insanımızın ölümüne ve 43953 insanımızın yaralanmasına neden olmuştur. Maddi kayıp ise 30 milyar doların üzerindedir.
Ülkemiz; 12 Kasım 1999 tarihinde merkez üssü Düzce‘de aletsel büyüklüğü 7,2 olan bir depremle bir kere daha sarsıldı. 30 sn. süren deprem bine yakın insanımızın ölümüne, yüzlerce konut ve işyerinin yıkılmasına veya ağır hasar görmesine neden olmuştur.
Ülkemiz; 23 Ekim 2011 tarihinde saat 13.41‘de Van ili Tabanlı Köyü merkezli 7,2 büyüklüğünde bir deprem daha yaşadı. 600 insanımızı yitirdik, 2500 kişi yaralandı, onlarca bina ve işyeri yıkıldı veya ağır hasara uğradı.
Asrın felaketi olan 1999 depreminden sonra 12 yıl geçti. 2011 yılında yaşanan orta büyüklükteki Simav, Tekirdağ ve Elazığ depremleri ile büyük Van depreminden sonra yaşananlar Türkiye‘nin depreme tam olarak hazır olmadığı gerçeğini ortaya koymuştur.
Bu depremlerde; Neden bu kadar insanlarımızı kaybettik? Neden insanlarımız yaralandı? Niçin bu kadar maddi zarar ve sosyal yaralarla karşılaştık? Neden Ülkemizde depremler felaketlere dönüşüyor?
2009 yılından sonra yapılan yasal düzenlemelerle risk yönetimine geçilmesi hedeflenirken Van depreminde yaşananlar fazla yol almadığımızı göstermiştir. Tüm gelişmiş ülkeler zarar azaltma uygulamalarına öncelik verirken, biz risk yönetmek yerine depremin afete dönüşmesinden sonra kriz yönetmeye çalışıyoruz. Ülkemizdeki yapı stokunun ne kadar sağlıksız ve depreme dayanıksız olduğu 7,2 büyüklüğündeki Van depremi ile bir kere daha ortaya çıkmıştır.
Deprem zararlarının en az seviyeye indirilmesi için büyük şehirlerle birlikte Anadolu‘da da binaların envanteri çıkarılarak yapı stokunun belirlenmesi gerekmektedir. Niteliksiz yapı stokunun mutlaka iyileştirmesi yapılmalıdır. İyileştirmenin yeterli olmadığı durumlarda depreme dayanıksız binalar yıkılmalı ve kentsel dönüşüm projeleri kapsamında binalar yenilenmelidir. İmar Kanunu ve Kat Mülkiyet Kanunu yeniden düzenlenmelidir.
Depreme dayanıklı binalar üretmek için kamudan özel sektöre kadar tüm paydaşların sorumluluğu vardır. Yıkılan binalarda hep müteahhitler sorumlu tutulur. Ancak inşasına izin verenler, statik projelerin hazırlanmasına esas jeoteknik raporu olmadan ruhsat verenler, yeterli denetimi yapmayanlarda aynı derecede sorumludurlar.
Tüketicilere de önemli görevler düşmektedir. Alacakları konutların deprem Yönetmeliği‘ne uygun olarak üretildiğinden, yapı denetiminden geçtiğinden ve güvenilir olduğundan emin olmalıdırlar. Konut edinirken bilinçli davranmalı, niteliğinden, güvenilirliğinden emin olmadıkları konutları satın almamalıdırlar.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinatörlüğünde , "Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı 2012-2023" (UDSEP) 18.08.2011 tarihli ve 28029 Sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Geçte olsa "Ulusal deprem stratejisi ve eylem planı‘nın hazırlanmış olması olumlu bir adımdır. Ancak eksiklikler bulunmaktadır. Oda‘ların uyarı ve önerileri dikkate alınmamıştır.
4708 sayılı Yapı Denetim Kanunu‘nun yeniden ele alınması gerekmektedir. Yapı denetimi içinde Jeofizik Mühendisleri‘nin görevi zemin ve laboratuar deneyleri ile sınırlı olmamalıdır. Yapı üretim sürecinde başlangıçtan bitimine kadar hem alt yapıda hem de üst yapıda görev alan zemin etüdü, laboratuar ve hasarsız incelemeye kadar birçok çalışmaları yapan Jeofizik Mühendisleri Yapı Denetim Kuruluşları ortağı olarak jeoteknik etüt, laboratuar deneyleri ve yapıda hasarsız jeofizik testlerle ilgili proje müellifi ve denetçisi olmalıdır.
Yeraltının dinamik esneklik dirençleri, yerin dayanımı, taşıma gücü ve davranışı, yerin sarsım özellikleri, su varlığı, yer altı yapısı ve süreksizlikleri, deprem bölgelendirme ve beklentisi, yer kırıklarının diriliği ve işleyişi, oturma, sıvılaşma, yer kayma alanları ve boyutları, statik hesaplara veri olacak yer yapısının fiziksel özellikleri Jeofizik Mühendislerince bulunmaktadır.
Binayı yıkan depremin dinamik parametreleridir. Bu parametreler Jeofizik Mühendisleri tarafından hesaplanmaktadır. Deprem, dayanıklı binaların üretilmesinde, insan yaşamı, can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için olmazsa olmaz jeofizik çalışmalardır.
Sonuç olarak;
Deprem kuşağında bulunan ülkemizde, depremlerle yaşanan kayıpların olmaması ve deprem riskine karşı insanlarımızın güvenli bir yapıda huzur içinde yaşaması için:
Deprem riskine sahip gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de depreme dayanıklı yapı tasarımı için zemin etütlerinde mutlaka Jeofizik Mühendisliği çalışmaları olmalıdır.
Genelge ve Yönetmeliklerde, deprem bilgisi (sismoloji), zemin ve kaya mekaniği, sondaj tekniği, mühendislik jeofiziği ve jeolojisi derslerini alan Jeofizik Mühendisliği‘ne hak ettiği yer verilmelidir.
Jeofizik Mühendisleri, Yapı Denetim Kuruluşlar ortağı olarak, zemin laboratuar deneyleri, jeoteknik etüt ve yapıda hasarsız jeofizik testlerle ilgili proje müellifi ve denetçisi olmalıdır.
İmar planına altlık teşkil edecek jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim yerleri belirlenmemeli, ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir.
Tüm belediyeler bünyelerinde en az bir Jeofizik Mühendisi istihdam ederek kontrol ve denetim görevini yerine getirmelidirler.
Deprem riski olan yerleşim alanlarında bina stoku envanteri çıkarılmalı, niteliksiz yapı stokunun, iyileştirme veya yenileme işlemi yapılmalı, ihtiyaç duyulan mevzuat değişiklikleri bir an önce gerçekleştirilmelidir.
Kentsel değişim-dönüşüm projesi yeni acılar ve felaketler yaşanmadan hayata geçirilmelidir.
Deprem, doğal bir olaydır. Deprem oluşumu önlenemez ve engellenemez. Ancak alınacak bilimsel önlemler, bilinçli eğitim ve planlı yerleşim deprem zararlarını azaltabilir. Ülkemiz yıkıcı deprem kuşaklarının üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte büyük depremler yaşandığı gibi gelecekte de büyük depremler yaşanacaktır. Depremlerin felakete dönüşüp büyük acıların yaşanmaması için sağlıklı ve güvenli yapı üretimi konusunda yasaların uygulanması sağlanmalıdır. Gerekli önlemler alınmalıdır. Verilen sözler yerine getirilerek kentsel değişim-dönüşüm projesine bir an önce başlanmalıdır.
TÜM DİLEĞİMİZ DEPREMLERİN ÜLKEMİZİN YAZGISI OLMAMASIDIR.
TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
XIII. DÖNEM YÖNETİM KURULU