12 KASIM 1999 DÜZCE DEPREMİNİN 11 YILI
Ülkemiz 1999 yılında iki büyük deprem ile iki büyük acıyı beraber yaşadı. 17 Ağustos 1999 Marmara Depreminin şokunu atlatamadan 12 Kasım 1999 tarihinde merkez üssü Düzce‘de aletsel büyüklüğü 7.2 olan bir depremle sarsıldı. 30 Saniye süren deprem bine yakın insanımızın ölümüne, yüzlerce konut ve işyerinin yıkılmasına veya ağır hasar görmesine neden oldu.
En aktif fay zonları üzerinde bulunan ülkemizde doğal afetlerin yaşanılması kaçınılmazdır. Sorun doğa olaylarını doğal afet haline getiren olumsuzluklardan arınmak, eksiklikleri tamamlamak, yanlışlıklardan kurtulmaktır.1999 depremlerinden bu yana geleceğe güvenle bakılmasını sağlayacak gelişmeler olduğunu söylemek mümkün değildir.
Türkiye topraklarının %93‘ü, nufusunun %98‘i , sanayi kuruluşlarının %98‘i ve barajlarımızın %95‘i deprem bölgeleri içinde yer almaktadır. Ülkemiz deprem tehlikesi ile iç içe yaşamakta ve gelecektede yaşamaya devam edecektir.
Doğal afet ve depremde en önemli konulardan biri yapılaşacak zeminin özelliklerinin ve Yer altı yapısının bilinmesi ve yer seçiminde tüm mühendislik disiplinlerinin birlikte çalışmasıdır.
Yer altı yapısının ve zeminin tanımlanmasında en önemli bilim dallarından birisi jeofizik mühendisliğidir. Gelişmiş ülkelerde jeofizik mühendisliği zemin araştırmalarında birinci öncelik sırasında olmasına rağmen, ülkemizde önemi yetkililer tarafından anlaşılamamış olup Yasa ve Yönetmeliklerde hak ettiği yer verilmemektedir. Deprem ve afet zararlarının azaltılması için jeofizik biliminden yararlanılmalıdır.
Deprem hakkında toplumsal bilinci arttırmak olası depremlerden en az zararla kurtulmak için insanlara deprem eğitimi verilmesi gerekmektedir.
İmar planlarına altlık teşkil edecek jeofizik-jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim yerleri belirlenmemelidir. Parsel ve ada bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir. Tüm belediyelerimizde Yasa ve Yönetmelikler tam olarak uygulanmalı, mühendislik sismolojisi-jeofiziği yapılmamış zemin etüt raporları kabul edilmemelidir.
Deprem ve afetle ilgili yasal düzenlemeler yeniden kamu yararına uygun olarak yapılmalı, jeofizik mühendisliğine Yasa ve Yönetmeliklerde hak ettiği yer ve görev verilmelidir. Deprem öldürmez bina öldürür. Mühendis, mimar ve şehir plancılarının birlikte çalışmasıyla depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapıların tasarlanması deprem hasar ve zararlarının ve can kayıplarının azaltılmasının tek yoludur. Bunun için deprem öncesi, deprem sırası ve sonrasında yapılacak çalışmalara ilişkin ulusal bir deprem politikası belirlenmeli ve bu çerçevede ulusal deprem stratejisi hazırlanmalıdır.
İl Afet Acil Durum Müdürlüklerinde ve İl Özel İdare Müdürlüklerinde raporların standartlara uygun yapılmasının sağlanması ve denetimi için jeofizik mühendisi istihamı arttırılmalıdır. Her belediyede en az bir jeofizik mühendisi istihdam edilerek güvenli yapı üretimi için kamusal denetim etkinleştirilmelidir.Yerel Yönetimlerde jeofizik mühendisi istihdamının arzu edilen düzeyde olmadığı bir gerçektir. Zemin etüt raporlarının kontrolu ve gerekli durumlarda yerinde denetimi amacıyla jeofizik mühendisi istihdamı zorunlu hale getirilmelidir.
Doğanın bir gerçeği olan deprem önlenemez ancak alınacak bilimsel önlemler ve bilinçli eğitim ile meydana gelecek hasar en aza indirilebilir.
Tüm temennimiz alınacak önlemlerle depremlerin can ve mal kaybına neden olmadığı günlere ulaşmamızdır.
DEPREM ÖNLENEMEZ ANCAK GÜVENLİ YAPI İLE ZARARLARI AZALTILABİLİR.
TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
XIII. DÖNEM YÖNETİM KURULU